29 Ağustos 2011 Pazartesi

Zafer Bayramı'mız Kutlu Olsun!

Lisede boş dersler, boş günler olurdu. Kimi okuldan çıkmaya çalışırdı, kimi kantinde sohbet ederdi. Bazıları da kaçıncı defa olduğunu hatırlamadan ya Kurtuluş ya Cumhuriyet serisini izlerdi.

Adnan Dinçer Salonu'na girip ilk dersten son derse kadar o mükemmel serileri izlerdik, evet. (Hatta o kadar çok izledik ki hangisi Kurtuluş hangisi Cumhuriyet hala karıştırırım.) Ve her defasında salondan çıktığımızda bu destansı zaferin coşkusunu yaşarken, o zamanla şimdiyi karşılaştırırdım. Ülkemiz uğruna, vatanımız uğruna feda edeceklerimizi düşünürdüm. Ordu-millet kavramını düşünürdüm. Bir kez daha ülkemin, bayrağımın en büyük savunucusunun kendim olduğunu düşünürdüm, bu ülkenin her genci gibi.

Şimdi ise ülkem üstünde oynanan oyunları düşünüyorum. Ordumuz üstünde oynanan oyunları düşünüyorum. Ama içim rahat. En kötü senaryoyu bile getirsek aklımıza, Kurtuluş serisini izleyen biri için, sadece kalpte duyulan o coşku bile gerek fiziki gerek ideolojik düşmanlarımızı alt etmeye yeter. En fazla yapacakları bize bir zafer daha kazandırmak olur.

Zafer Bayramı'mız bir kez daha kutlu olsun, en sevdiğim marşlardan biri eşliğinde.


20 Ağustos 2011 Cumartesi

Üniversite vs Lise


Karşılaştırma yapmak pek mantıklı olmasa da neden mantıklı olmadığını yine ikisini karşılaştırarak görmek daha kolay sanki.

Liseye girdiğimiz zaman çocuğuzdur henüz, saf bakarız dünyaya. Üniversitede ise yeni bir dünyaya girmenin bilincinde daha güvenli adımlar atarız. Bu yüzden lisedeki o tam aidiyet duygusunu üniversitede yaşamak imkansız olmasa da çok zordur.

Üniversitesine göre değişir ama üniversitede belli bir sınıfınız yoktur. Daha çok kişiyle daha az zaman geçirmiş olursunuz ilk zamanlarda. Lisede ise sınıfınız bellidir. her gün okula gittiğinizde kimi göreceğiniz, kiminle yanyana oturacağınız bellidir. Savunma kalkanlarını indirmenin bir başka nedeni daha.

Ergenlik dönemi denen bir dönem var. Çocukluktan yetişkinliğe geçiş. bunu kimin kimlerin yanında yaşıyorsanız, bu zor ve komik zamanda kim yanınızdaysa o kişiler hayatınız boyunca yanınızda olsun istersiniz. Bu dönem ergenliğe zamanında girmiş birini ele alırsak liseye denk geliyor. :9

Hep lise daha güzelmiş gibi oldu. Düşününce ne istediğini biliyor olmak, kendi başına karar veriyor olabilmek de çok güzel bir şey. Üniversitede özgürlük daha çok kazanıldığından daha bir özgüvenli olur kişi. Hele bir de şehir dışında tek başına yaşanacaksa hayat yeniden başlıyor demek bu. Kendi ayakları üzerinde durmak, maddi durumu iyi olsa bile fatura sıkıntısı vs yaşamak bu zamanın güzellikleri bence.

Lisede kafana yatkın kişilerle birlikte olursun hep ya da gidilen lise bir şekilde maddi durumuna, siyasi düşüncene veya kafanın ne kadar çalıştığına göre sınıf sınıf ayrılabilir. Üniversite öyle değildir. Her kafadan her sınıftan insan vardır, dünyayı çok daha açık ve net şekilde görürsün. Farklı düşüncelerin aslında çok da korkunç olmadığını anlarsın.

Bu böyle uzar gider.. İki süreç de yaşanması gereken, yaşadıktan sonra keşke bu kafayla bir fırsatım daha olsa denilen zamanlar. İkisini de en verimli, en unutulmayacak şekilde yaşamalı. Zaman zaman hayıflanmak yerine pişman olmak tercih edilmeli.