18 Ekim 2011 Salı

Bir Dünya

Her gün kaç kişinin yanından geçiyorsunuz, saydınız mı? Sabah evden çıktınız, minibüse bindiniz, okula veya işe gittiniz, akşam dışarıda arkadaşlarınızla dolaştınız. Bu esnada etraftan kaç kişi ile gözgöze geldiniz? Kaç kişi normal konuşma tonu ile size sesini duyurabilecek mesafeye geldi?

Acaba kimdi onlar?

İyi biri miydi, kötü biri miydi? Arkadaşınız olsa onu sever miydiniz ya da arkadaş olabilir miydiniz? Belki çok benziyordunuz birbirinize ya da benzemiyordunuz ama tamamlıyordunuz birbirinizi tam anlamıyla. Belki hayatınızı değiştirecekti iskelede vapura binen güzel kadın. Belki en kötü gününüzde sizi yalnız bırakmayacaktı önünüzden geçen otobüste ayakta duran ve gözgöze geldiğiniz adam.

Kısmet değilmiş, spermle yumurtanın birleştiği vakit belli olmuş belki de kim olacağınız, kimle olacağınız, aileniz, sosyal yaşantınız, bunlara bağlı olarak kafa yapınız bile.. Adil mi değil mi tartışılır, olagelen bu sonuçta. Kalabalık içinde yürürken tüm o tanımadığınız kişilerin aslında "yaşınız+dokuz ay" öncesinde potansiyel birer yakınınız olduğunu düşünün. Kulağa garip geliyor, evet, ama daha bir benimsiyorsunuz, yakın hissediyorsunuz insanları. Daha çok seviyorsunuz vapura binen kadını veya otobüsteki adamı.

8 Ekim 2011 Cumartesi

66. Sone

Vazgeçtim bu dünyadan tek ölüm paklar beni,
Değmez bu yangın yeri, avuç açmaya değmez.
Değil mi ki çiğnenmiş inancın en seçkini,
Değil mi ki yoksullar mutluluktan habersiz,
Değil mi ki ayaklar altında insan onuru,
O kızoğlan kız erdem dağlara kaldırılmış,
Ezilmiş, hor görülmüş el emeği, göz nuru,
Ödlekler geçmiş başa, derken mertlik bozulmuş,
Değil mi ki korkudan dili bağlı sanatın,
Değil mi ki çılgınlık sahip çıkmış düzene,
Doğruya doğru derken eğriye çıkmış adın,
Değil mi ki kötüler kadı olmuş Yemen' e
Vazgeçtim bu dünyadan, dünyamdan geçtim ama,
Seni yalnız komak var, o koyuyor adama.

William Shakespeare (Çeviren: Can Yücel)


2 Ekim 2011 Pazar

Geç Olmuş

Geçmiş birikir.

Ne kadar yer değiştirdiğimiz mi önemli yoksa ne kadar yol katettiğimiz mi? Yol üzerindeki yaşanmışlıklar ne kadar etkiler şu anda olduğumuz yerdeki bizi?

İki tür yaşanmışlık var:

Biri özlenen. Zaman geçse de hep eskisi gibi olsun istenen içten içe. Yanlış bir yol üzerinde yaşanmış olsa bile buna aldırmadan sizi yüzünüzde sıcak bir tebessümle şimdiden uzaklaştıran anılar bunlar.

İkincisi ise olgunlaştıran. Genelde üzen, ders veren anılar. Düşününce özlenen anılardan daha yararlı. Bunları tecrübe ettikçe artan mantık olgusu, dünya görüşünüzü yere daha sağlam basar hale getirir gitgide.

Ama ne var ki dışarıdan bakınca, uzaktan bir resme baktığınızı düşünün, ikinci tip anılar dışarıdan pek güzel durmuyor. Hani tadını sevmediğiniz ne yemek varsa aslında çok sağlıklıdır ya, işte o misal!

Sonuç olarak her şey göründüğü gibi değil bazen. Görünenle olan arasındaki fark, hissedilenle farkedilen arasında da olabilir pek tabii. Hele bir de önyargı yok mu.. Başta da dedim ya, geçmiş birikir. Halbuki geçmiş gitmiş.. Geç olmuş. İyi geceler.