24 Ekim 2010 Pazar

Yalandan Kim Ölmüş?

Yalan söylemeyen kimse var mıdır acaba? Göreceli bir soru. Çünkü bu yalana nasıl baktığımıza, onu nasıl tanımladığımıza göre değişir. Kimisine göre yalan insanları kandırmaya yönelik söz dizisinden ibarettir. Bana kalırsa sadece yanlış sözler değil, söylenmeyenler, davranışlar ve/hatta davranmayışlar bile bu kavramın içindedir.

Böyle düşününce de yalan her zaman kötü bir şey değilmiş gibi duruyor. Şöyle ki, söylemediklerimiz dışarı etki etmeyecekse bir artısı veya eksisi yok. Hatta çok mutsuzsak ve bir problemimiz yokmuş gibi davranıyorsak herkes daha da mutlu. Ne ala!

Farkedilmesi gereken şu ki, zararsız görünen bu sessiz yalanlar en çok sahibini etkiliyor ve en kötüsü bunu başka kimse bilmiyor. İçimizde büyüyen zararlı birer bitki gibiler. Sustukça onları sulamış oluyoruz, suladıkça hayat verip büyütüyoruz ve sonunda tek başımıza mücadele etmek zorunda kalıyoruz -ki bu başlıktaki gibi kimseyi öldürmese bile inanın hiç kolay değil. Zaten insanın en büyük hesaplaşması kendi içinde. Bu hesabın en büyük düşmanı da yine onlar..

Bir gün uyumadan önce vakit ayırıp da düşünelim. Olduğumuz gibi miyiz yoksa olmamız gerektiği gibi mi? Dürüst müyüz, yalancı mıyız? Olumlu şekilde cevap verebiliyorsak mutlu, olumsuz şekilde cevap verebiliyorsak umutlu olabiliriz. Ancak işin içinden çıkamayıp ne yapacağımızı da bilmiyorsak, vay halimize..

1 yorum: